24 Ekim 2012 Çarşamba

19. yüzyıl Petersburg' unda bir tanıdık

"Osmaniç! Efendi Osmaniç!" diye haykırarak içeri girdi evimizin sadık müstahdemi Vamirov Rebelyev. Odada beni uygunsuz vaziyette görünce kanı çekildi.

 - Rebelyev. Kuzum allahaşkına, ne zamandır odama böyle çatkapı girebiliyorsunuz anunakoyim. dedim.
 Utancını gizlemeden şöyle yanıtladı;
-Lütfen özrümü mazur görünüz ve beni dinleyiniz, eğer ehemmiyetli bir mesele sözkonusu olmasaydı sizi bu şekilde rahatsız etmezdim ancak babanız sizi çağırmamı emretti.

" Reblevyev, dedem yaşında adamsın kendine küfrettireceksin. O halde direkt konuya girsene ne uzun uzun cümleler kuruyorsun."


***

"Buyrun babacığım, beni çağırmışsınız" dedim.

" Evet sizi çağırdım mahdumum Aleksey Ivan Drago Osmaniç. Sizinle biraz konuşmak istiyorum " dedi.Ne zamandır sizli bizli konuşuyorduk anlamadım. Zaten ne zaman böyle arkasını bana dönüp ellerini arkadan bağlayıp, duvardaki büyük dedemin tablosunu seyrederek benimle konuşacağını söylese kesin bir bok yemişimdir. Üç dakikalık konu için yine yarım saat kafamı sikecek diye düşündüm.

" Sevgili Aleksey" dedi. "Dün gece arkadaşın Felipe Melov' un evinde kalmışsın. Rebelyevin aktardığına göre de körkütük sarhoşmuşsun. Ne demek oluyor bunlar?"

" Votkayla birayı karıştırmışım babacığım o sebeple" dedim. "Yoksa biliyorsunuz biz votkayı damardan alırız gardaş "

"Siz benim iznim olmadan davetiyelere katılıp ijki mi içiyorsunuz" dedi ve ekledi. "Babanız olarak Felipe Melovla arkadaşlığınızı tasvip etmediğimi size daha evvelden bildirmiştim. İşi gücü sabahtan akşama kadar itlik kopukluk serserilik. "

"Yok yahu ne davetiyesi. Almıyorlar bizi oralara. Kız yok kız olsa gireriz de işte" dedim ve devam ettim "Meyhanede votka içtik. Votka beni öğürttü. Saint Cihangir de cila çektik. Melov'un evinde de Öküzgözü içtik biraz."


"Bana aktarıldığına göre Petersburg Kız Meslek Yüksek Okulu'nun çevresinde de çok bulunmaya başlamışsınız, özellikle çıkış saatlerinde. Üstelik yediğin tek halt da bu değil. Arabayı benden habersiz kaçırmaya başlamışsın. At arabası bu,  anlamadığımı mı sanıyorsun. Ayrıca geçen gün işyerime uşak vasıtasıyla bir pusula göndermişsin; " Baba bu akşam eve gelme, evin boş olması lazım." demişsin. Sendeki bu değişikliği aklım almıyor"

"Baba evde 4 tane hizmetçi var. Odamda bile bir türlü yalnız kalamıyorum, sürekli tedirginlik içindeyim. Bir gün eve kız getirelim demişiz çok mu?"


"Bu uçarılıklarına daha fazla katlanabileceğimi zannetmiyorm Aleksey. Merhum deden Constantinopol sefiri şahin lakaplı Salvio kavlen Osmaniç' e böyle mi layık olacaksın."
" Baba deveyi pire yaptın ha " dedim. "Ayrıca dedem sefir değil katipdi. Lakabı da "Gavat" Salvio'ydu. Bunu bir tek siz anlamıyorsunuz"

" Yeter!" diye bağırdı. Masa üzerindeki şarabı göstererek "Şu Mesihin kutsal suyuna and içerim ki, seni yarından tezi yok memleketin en doğusuna, Karstaki garnizonlardan birindeki Yüzbaşı Reziviç' in emrine göndereceğim. Türklerle savaş da aklın başına gelsin."

"Tövbe de baba ijkiye kutsal diyorsun çarpılacaksın" dedim. "Ayrıca peygamber ocağıdır sakınacak değiliz. St. Petersbugdaki her genç gibi ben de vatani görevimi yapmaya hazırım"

Eliyle çekilebilirsin manasına gelen bir işaret yaptı. Hava kararıyor, Petersburg ağır kan kaybetmiş bir Tatar'ın ölümü kabullenişi ve teslimiyeti gibi kar yağışına katı bedenini teslim ediyor, benim ise midemde bir takım hareketlenme oluyordu. Votkayla birayı karıştırmayaydım iyiydi. Helaya yöneldim.

2 yorum:

  1. Kuzum, yazılarınızdaki klasik ironiye kurban. Pek özlettiniz kendinizi mirim.

    YanıtlaSil
  2. Ben de yazmayı özlemişim buraya. Ham çökelek gibi yıllandıkça daha lezzetli oluyorum.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...